Cumhuriyet’e giden yolda kritik 42 ayın hikayesi! – Son Dakika Kitap Haberleri

80. Yunus Nadi Ödülü Sosyal Bilim Araştırmaları kategorisinde 24 eserin değerlendirildiği seçici kurulda Dr. Alev Coşkun, Prof. Dr. Emre Kongar, Prof. Dr. Örsan Kunter Öymen, Prof. Dr. Turan Akıncı imzalandı”Millet Meclisi– Cumhuriyet yolunda 42 ay: 04/23/1920 – 29/10/1923Turan Akıncı, Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlandığı TBMM’nin açıldığı 23 Nisan 1920’den Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923’e kadar geçen 42 ayı ayrıntılarıyla anlatıyor.
“MUSTAFA KEMAL ANADOLU’YU DÜŞÜNDÜĞÜNDE KENDİNİ DÜŞÜNMEZ, ATATÜRK BUDUR.”
-Bu kitabı yazarken sizi en çok etkileyen olay neydi?
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları 1919 yılının son günlerinde Ankara’ya geldiler. Ankara şehrinin dışındaki eski ziraat okuluna atandılar. Burası büyük bir okul binasıydı. Paşa ve arkadaşları burayı karargâh olarak kullanıyorlardı. Bu dönemde İstanbul’dan gelen işgalcilerin desteğiyle Anadolu’nun birçok şehrinde isyanlar başladı. Mustafa Kemal Paşa, bu dört aylık süre içerisinde bulabildiği tüm askeri birlikleri isyan bölgelerine göndermiş, hatta bu şehirlerde bulabildiği tüm birlikleri yönetmişti.
Bu sırada Ankara dışından bazı suikastçılar gelerek ziraat okuluna saldırdı. İşin en çelişkili yanı, bütün Anadolu isyanları için birliklerin gönderildiği ziraat okulunun kapısında silahlı bir muhafızın dahi bulunmamasıdır. Anadolu’yu düşünen Mustafa Kemal hiçbir zaman kendini düşünmedi. Bu Atatürk’tü.
– 42 aylık süreçte en büyük aksaklıklar hangi aşamada yaşandı?
Ocak 1920’de İstanbul’daki Osmanlı Mebusan Meclisi toplanacaktı. İstanbul Meclisi toplantılarına katılacak olan Mustafa Kemal’in heyetinden olanlar İstanbul’a gitti. Mustafa Kemal’in aslında milletvekili olarak bu faaliyetlere katılma hakkı vardı ancak işgalciler tarafından idam cezasına çarptırıldı. Bu nedenle İstanbul’a gidemedi. Herkes İstanbul’a gittiğinde iki yardımcısıyla birlikte büyük ziraat okulu binasında yalnız kaldı.
O günler Mustafa Kemal’in 42 aylık ömrünün en zor günleriydi. Ankara’dan İstanbul’a giden arkadaşlarını idare etmeye çalışıyordu. Onlara İstanbul’daki Osmanlı Mebusan Meclisi’ni İngilizlerin yönetmeyeceğini söylemesine rağmen Paşa’nın öngörüsünü takdir edemediler. Mustafa Kemal Atatürk bu insanlarla birlikte gitti.
“’PADİŞAH, MUSTAFA KEMAL’E 50.000 “ALTIN VERDİ AKILLIDIR!”
– Kurtuluş Savaşı sırasında bazı tarihçiler Osmanlı Sarayı’nın örtülü destek sağladığını iddia ediyor. Bu ifadenin doğruluk payı var mı?
Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a gönderilme nedeni, o bölgede Pontus Rumları ile Türkler arasında yaşanan olayları bastırmaktı. Bölgede yaşayan Rumlar, İstanbul’u işgalcilerden destek alarak Türklere saldırarak, Türkleri İstanbul’u işgalcilere şikayet ettiler.
Paşa, Samsun’a çıkmadan önce Sultan Vahdettin’i Yıldız Sarayı’nda ziyaret etti. Bu yolculuktan önce kendisine saray tarafından para verildiği iddiası mantıksızdır. En yaygın ifade “Padişah, Mustafa Kemal’e 50.000 altın verdi.” Bir Reşat altınının ağırlığı 7,1 gramdır. 50.000 altın 3500 kiloya eşittir. Mustafa Kemal bu kadar altını nasıl taşıdı? Üstelik tüm bu altının hacmi bir çamaşır makinesi büyüklüğünde. Paşa’nın bindiği gemi açıkta demirlemişti. Bir kez daha Samsun’da liman bulunmadığından gemi açıkta demirlendi. 3500 kg ağırlığındaki çamaşır makinesi büyüklüğündeki altın nasıl taşındı?
“TORUNLARIMIZ BUGÜNKÜ TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN BORCUNU ANCAK 100 YIL SONRA ÖDEYECEK!”
– Osmanlı’nın son 100 yılını değerlendiremediğini iddia ediyorsunuz. Osmanlı’nın son 100 yılı ile Cumhuriyetin son 20 yılı arasında benzerlikler olduğunu düşünüyor musunuz?
Türkiye özellikle son on yıldır tuhaf bir dönemden geçiyor. Türkiye Cumhuriyeti kağıt üzerinde yazıyor ama Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyor, Anayasa’nın 90. maddesi gereği Avrupa’nın insan haklarına ilişkin kararları da uygulanmıyor. Necip Türk halkı referandumu kabul ederek yasama, yargı ve yürütme yetkisini tek kişinin eline bıraktı. Sonuç olarak kendimizi büyük bir dış borç yükünün altında bulduk. Türkiye Cumhuriyeti, 1854’te başlayan Osmanlı borcunu 1954’te ödemeyi başardı. Bu ülkenin 100 yılı geçti. Torunlarımız Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut borçlarını ancak 100 yıl içinde ödeyecekler.